İçerdeki Tobol maçından itibaren gittikçe üstüne koyan bir takım vardı fizik olarak, bugünkü maçtan sonra bunu rahatlıkla görmek mümkün. İlk Tobol maçıyla başlayan kondisyon yüklemesi planlamasının çok doğru olduğunu, yedek oyuncularla çıkılan maçlarda yükselen tepkilerin yersiz olduğunu, bu maçlara birer ‘resmi hazırlık maçı’ gözüyle bakılması gerektiğini söylemiştik. Gaziantep’teki futbol oynamaya müsait olmayan sıcağa ve neme rağmen ilk hafta maçı değilmişçesine bir mücadele ortaya koydular. Böyle maçları kazanmak önemlidir, son dakikalarda gereksiz bir baskı ve stres olsa da zorlu bir deplasmanı atlamış oldu takım.
Arda Turan, Arda Turan, Arda Turan! Arda hakikaten yeni sezonla beraber gerçekten bambaşka bir oyuncuya dönüştü ve birçok tabuyu yıktı. En azından benim için öyle. Her maç duran toptan gol attırıyor, kendi atıyor, tam bir oyun kurucu gibi oynuyor. Bu maç gerçekten rüştünü ispatladı bu anlamda. Oyununa olgunluk katmaya da başladı artık, fizik gücü biraz daha sağlam olursa üç büyük lige kapağı atması uzun sürmez. Böyle bir oyuncuyu izleyebildiğimiz için şanslıyız. Özellikle duran top meselesi beni büyüleyen tarafı işin. Bu kadar dramatik bir yükselişi beklemiyordum açıkçası, o kadar etkili kullanmaya başladı ki geçtiğimiz senelerde bizi Sabri’yle muhattap olmak zorunda bıraktın diye kızası geliyor insanın Arda’ya! Sezon başından beri boş geçtiği maç yok, 7 resmi maçın hepsinde duran toptan gol atan bir Galatasaray var. Bu duran top performansının aynı düzeyde devam etmesini beklemek akıl kârı değil zaten de, en azından bunu bir standart haline getirebilirse oyununa yepyeni bir yön kazandırmış olacak.
Arda Turan bu kadar etkiliyken ona pek ayak uyduramadı kanat oyuncularımız, Keita ilk yarı etkili olmaya çalıştı ama bu çalımları atan adamı bu ligde rahat bırakmazlar pek, sertlikten fazlasıyla nasibini aldı o da. Aydın Yılmaz özellikle ilk yarı tekrar bildiğimiz standart oyununa geri döndü. Pasları alamayan, ayağındaki topları doğru kullanamayan bir Aydın vardı sahada. Hemen hiçbir etkili orta kesemedi içeriye, ben Rijkaard’ın devre arası onu değiştriceğini düşünüyordum. Sanırım Keita’nın yüreğimizi ağzımıza getiren pozisyonu, kenara gelen oyuncunun Aydın değil Keita olmasının bir numaralı sebebiydi. İkinci yarıda biraz daha idare eder gibi gözüktü ama Netanya maçında onu izleyenler onun ilk 11’de çıkmasının sebebinin bu performans olmadığını rahatlıkla söyleyebilirler.
Takıma biraz yukardan bakarsak ikinci bölgede alan kapatmakta güçlük çektiğimizi görüyoruz. Kanat oyuncularının hücumda Baros’u ikileyeci rolünde olmaları defansif görevlerini yerine getirmelerini zorlaştırıyor, ikisini de doğru zamanlamayla yapabilmek için takım halinde daha çok maç yapmaları gerekecek. Bunun için de sabırsız olmamak, maç maç gelişimi takip etmek gerekli. Defansta bazı sıkıntılarımız var ama bu daha çok oyuncuların kendisinden kaynaklanıyor. Sağ tarafta sürekli pozisyon kaybeden bir Sabri Sarıoğlu, ortada sağlam durup duramayacağı belli olmayan Gökhan Zan’la çok güvenilir bir defans hattımız olmayacak, o belli. Uğur Uçar’ın şu takıma girip hem hücuma katkıda bulunacağı, hem de savunmayı toparlayacağı günü iple çekiyorum. Vurun Sabri’ye değil anlatmak istediğim ama Sabri bundan iyi bir sağ bek değil işte, yapacakları, yapamayacakları belli. Bu takımın bu değişikliğe bence ihtiyacı var.
Ben fazlasıyla memnunum şu oyundan, daha fazlasını beklemek zaten haksızlık olur. Üstüne koyan bir yapı oluşturma yolunda ilerliyoruz, Elano ve Mehmet Topal gibi ana rotasyonun son parçaları da takıma yerleşince daha da iyi olacaktır takım. Önümüzdeki maçı şimdiden merakla bekliyorum, özlemişiz ligi ve ligdeki Galatasaray’ı…