PCLioN FC

Şubat 18, 2010

Galatasaray’ın İspanyol Laneti

Filed under: Galatasaray, UEFA Kupası, Şampiyonlar Ligi — pclion @ 1:00 am

Galatasaray, bu akşam UEFA Avrupa Ligi 2.tur ilk maçında İspanya’nın Atletico Madrid takımıyla karşılaşacak. Galatasaray, Avrupa geleneği olan bir kulüp, hasbelkader çocukluğumuzdan beri bu geleneği hissederek, yaşayarak öğrendik. Bazı anekdotlar vardır, pratikte anlamsız gelir belki ama bir şekilde doğruluğuna inanır insan. Benim için de Galatasaray’ın İspanyol takımlarıyla eşleşmesi hiçbir zaman tercih edilesi bir durum olmamıştır, benim şahit olduğum en kudretli Galatasaray döneminin önünü hep bu İspanyollar kesmişlerdir. O dönem İspanyolları iki kez geçti, Mallorca’yı geçince UEFA Kupası, Real Madird’i geçince de Süper Kupa. 99-04 arası ise Galatasaray’da hüsranın lisanı İspanyolcaydı.

İlki, belki de en önemlisi 1998/99 sezonunun Şampiyonlar Ligi grup maçlarına rastlar. Grubunda Juventus ve Rosenborg ile liderlik mücadelesi veren Galatasaray son maça 8 puanla lider girer, en önemli rakibi Juventus ise beş maçta aldığı beş beraberlik ile üçüncü sıradadır. Galatasaray’a tek puan Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final kapısını açacakken bu puanın alınması gereken ekip grupta hiçbir iddiası bulunmayan İspanyol temsilcisi Athletic Bilbao‘dur. Beraberliğin Galatasaray’a yettiği maçta daha sonra hain olarak mimlenecek Fatih Akyel’in fahiş hatasıyla Guerrero golü atıp Bilbao’yu öne geçirecek ve takımının ihtiyaç duymadığı o altın değerindeki puanları Bilbao’ya getirecekti.

O maçla ilgili aklımda kalan en önemli sahne ise Juventus futbolcularının Rosenborg galibiyetini kutlamak yerine ellerinde radyoyla Galatasaray maçının sonucunu beklemeleriydi. Defalarca vermişti o görüntüleri televizyon, ben de her seferinde gol haberi gelse de şu adamlar yere yığılsa diye beklemiştim. Olmadı tabii. Bana futbol tarihinde seni en fazla üzen maç hangisidir deseler şüphesiz bu maçı söylerim. İşte o maçta başlar bu lanet ve Galatasaray’ın altın çağının 2. Terim dönemiyle istifa etmesine dek sona erer.

2000 yılında Mallorca’yı rahat geçerek UEFA Kupası’na uzanan Galatasaray, aynı yıl Real Madrid’i de mağlup ederek bu laneti o yıllığına kırmıştı ama İspanyollar peşini yine bırakmayacaktı. Bana göre Galatasaray’ın Avrupada başarı potansiyeli en yüksek ekibiyle mücadele ettiği yıl Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığı 2001 yılıdır ve bu yıl da Galatasaray’a çelme takanlar İspanyollar olmuşlardır. Statü gereği ikinci kez gruplarda mücadele ederken Deportivo’nun arkasında kalıp çeyrek finale seribaşı olma şansını yitiren Galatasaray, kurada Real Madrid‘i geçer. Tarihinin en şaşaalı dönemlerinden birini yani I. Galacticos döneminin zirvesini yaşayan Madrid ekibi Galatasaray’ın Sami Yen’de bir mucize yaratıp 2-0’dan 3-2 galip gelmesine rağmen kendi sahasındaki maçta Galatasaray’a  bir ilki gerçekleştirip yarı final görme şansını vermeyecekti.

Benzer bir kader 2001/02’de yine Galatasaray’ı bekliyordu. Şampiyonlar Ligi ikinci turunda belki de tarihin en zorlu Şampiyonlar Ligi grubu olan Barcelona, Liverpool ve Roma’nın bulunduğu grubunda yer alan Galatasaray, talihsiz iki maç sonucu ilk beş maçta aynı Juventus’un 99’da yaptığı gibi beş beraberlikle son haftaya giriyordu. Sami Yen’de son maçta alınacak bir galibiyet ikinci kez üst üste Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kalmak için yeterli olacaktı, rakip ise bir başka İspanyol Barcelona‘ydı. Chelsea’den alınan 5-0’lık mağlubiyet sonrası Sami Yen’de 20 maç yenilgi yüzü görmeyen Galatasaray’ın bu maçtan galibiyet çıkaracağına herkesin inancı tamdı fakat ümitler Kluivert’ın ofsayttan da olsa attığı golle Sami Yen çimlerine gömüldü. Bir İspanyol daha Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi çeyrek finali hayallerini elinden alıyordu.

Barcelona, Galatasaray’ın yakasını 2002/03 sezonunda da bırakmayacaktı. Fatih Terim’in takıma dönüş senesi olan bu sezonda Galatasaray, ilk maçında Lokomotiv Moskova’yı deplasmanda mağlup ederek flaş bir başlangıç yapsa da içlerinde Sami Yen’deki Barcelona mağlubiyetinin de dahil olduğu kötü bir seriyle son maça sadece 4 puanla girmişti. Tek çıkar yol Barcelona’nın deplasmanda mağlup edilmesiydi, hatta bu sonuç Galatasaray’ı sonunculuktan grup ikinciliğine de taşıyabilirdi. Maç konusundaki tek ümit Barcelona’nın maçı pek önemsememesiydi. Olmadı. Barcelona, 3-1’lik skorla Galatasaray’ı yine grupların son maçında mağlup ederek kupa dışına iten ekip oldu.

Bu lanetin zirve yapması ise 2003/04 sezonuna rastlar. O dönem futbol tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Şampiyonlar Ligi’nde ikinci torbadan kuraya giren Galatasaray, bu sene Beşiktaş’ın Wolfsburg’u çekmesine benzer bir şanssızlıkla tarihinin en iyi sezonunu geçirmiş Real Sociedad‘ı dördüncü torbadan seçmişti. Birinci ve üçüncü torba takımları Juventus ve Olympiakos’tan 6 puan alarak aslında gruptan çıkma yolunda büyük mesafe kaydeden Galatasaray, evinde Nihat’ın performansıyla Sociedad’a yenildiği için son maça dezavantajlı çıkmıştı. İkinci tur için San Sebastian’dan galibiyet çıkarmak gerekiyordu. Yine olmadı. Hakan Şükür’ün golüyle öne geçen Galatasaray, şimdilerde Ponfferradina’da top koşturan De Paula’nın golüne engel olamamış ve Şampiyonlar Ligi biletini Sociedad’a kaptırdı.

Dedik ya, en lanetli sezondu bu. İspanyollar Galatasaray’ın yakasını yine bırakmadı. UEFA Kupası 3.turuna katılan Galatasaray’ın rakibi bu kez Villarreal‘di. Galatasaray, içerdeki maçta bir anda 2-0 öne geçen İspanyol ekibinden 2-2’lik beraberliği kurtardı fakat turu kurtarmak için İspanya’dan iyi bir skorla dönebilmek gerekiyordu. Villarreal, Real Madrid’in 2001 yılında yaptığı tarifeyle 3-0 kazanıp turu geçen ve Galatasaray’ı dipsiz kuyuya iten takım oldu. Bu mağlubiyet sonrası iyiden iyiye kredisi azalan Fatih Terim, Galatasaray’ın amaçsız bir takım olamayacağını ilan edip istifa etti. Ertesi sezon Avrupa kupalarına katılamayan Galatasaray’ın Avrupa’daki altın çağı sona ermişti. Geriye elden giden iki Şampiyonlar Ligi çeyrek finali, bir de yarı finali kaldı. Avrupa’da çok daha fazla ses getirebilecek, belki de inmemek üzere o devlerin arasına ismini yazdıracak olan Galatasaray, İspanyolların lanetini geçememişti.

Atletico Madrid, son Villarreal maçından beri Galatasaray’ın Avrupa kupalarında karşılaştığı ilk İspanyol ekibi. Geç kalınmış bir intikamın zamanıdır Galatasaray adına, benim bir Galatasaraylı olarak Atletico Madrid maçıyla ilgili söyleyeceğim ilk söz budur. Teknik, taktik değerlendirme ise sonraya kalsın…

*Bahsi geçen maçlardan daha kaliteli fotoğraflar bulabilenler varsa yorum bölümüne bırakabilirler. Bu uzunlukta ve bu yoğunlukta bir yazıya daha detaylı fotoğraflar gerekirdi sanki…

Aralık 3, 2009

Galatasaray’ın İlk Avrupa Deneyimleri: UEFA Kupası & Kupa Galipleri Kupası

Filed under: Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi, UEFA Kupası — pclion @ 3:00 pm

Tarihin ilk UEFA Avrupa Ligi’nde bu akşam Ali Sami Yen’de Panathinaikos’a karşı liderlik mücadelesi verecek. 4’lü grup sistemiyle oynanan bir Avrupa Kupasında ilk liderlik şansı bu Galatasaray’ın. (Düne kadar Türk futbol tarihi için de bir ilkti ancak Fenerbahçe, Twente’yi deplasmanda 1-0’la geçerek grubunu lider bitirmeyi garantiledi. İnternetten izlediğimden maç yazısı yazamadım ama detaylarına ülke puanı yazısında ineriz.) Galatasaray, 2001’de Şampiyonlar Ligi 2.tur gruplarında bu fırsatı yakalamış ancak son maçta PSG deplasmanında beraber gelmemiş ve ikinci olarak Real Madrid’le eşleşmek durumunda kalmıştı. UEFA Avrupa Ligi’ndeki ilk deneyiminde bu şansı yakalayan Galatasaray’ın bu kupanın bir önceki versiyonu olan UEFA Kupası’nda ve 93’te UEFA Kupası’yla birleştirilerek tarihe karışan Kupa Galipleri Kupası’nda neler yaptığına bakalım istedim. Geçtiğimiz ay Şampiyonlar Ligi ve Şampiyon Kulüpler Kupası’yla ilgili de benzer bir yazı yazmıştım hatırlarsanız.

1975/1976:
FK Torpedo Moskva 3 : 0 Galatasaray SK UEFA Kupası
Galatasaray SK 2 : 4 FK Torpedo Moskva UEFA Kupası
Galatasaray SK 3 : 1 SK Rapid Wien UEFA Kupası
SK Rapid Wien 1 : 0 Galatasaray SK UEFA Kupası

Öncelikle UEFA Kupası. Daha önce Mustafa Taha’nın blogu Gol Atan Kaleye’deki bilet ödüllü soruda geçiyordu, bu yazının çıkış noktası olan o sorunun kaldığı yerden devam edelim. Galatasaray’ın ilk UEFA Kupası deneyimi 1975/76 sezonuna denk geliyor. İlk turda bugünlerde UEFA Ligi’nde başarılarıyla dikkatleri üzerine çeken Avusturya’nın temsilcisi Rapid Wien’le eşleşmişti Galatasaray. İlk maç adı 1992’de Ernst-Happel Stadyumu’na dönüşecek olan Prater Stadyumu’nda oynanıyor. Bu stadyum aynı zamanda Türkiye’nin Hırvatistan’ı penaltılarla eleyip Euro 2008’de yarı finale yükseldiği ve turnuvanın finaline ev sahipliği yapan stadyum. Kadrosunda bugün de fazlasıyla aşina olduğumuz Fatih Terim, Ali Yavaş, Bülent Ünder, Gökmen Özdenak, Metin Kurt, Engin Verel gibi isimlerin forma giydiği Galatasaray maçı ev sahibinin 77. dakikada Widmann ile bulduğu golle 1-0 kaybediyor.

İkinci maçın hikayesi ise biraz da olsa geçtiğimiz sene oyanan son UEFA Kupası’nda Bordeaux’yu elememize benziyor. Maça yine hızlı giren bir Galatasaray var ve 36.dakikada Şevki’nin 46. dakikada ise Gökmen’in ayağından bulduğu gollerle 2-0 öne geçip turu getirecek skoru elde ediyor takım. Takım kaptanı Büyük Mehmet’in anılarına göre kaleci Yasin’e topu iğne deliğinden geçiren bir şutla golü atan o dönemin ünlü futbolcusu Johann Hans Krankl, Rapid Wien’i avantajlı duruma getiren golü atıyordu. Maç tam gitti derken 87. dakikada kazanılan duran topu kullanan Büyük Mehmet, topu arka direğe kesiyor ve Gökmen topu kafasıyla ağlara göndererek turu getiriyordu. Yine Büyük Mehmet’e göre bu gol Kadıköy’den duyulacak kadar şiddetli bir sevince yol açmış.

İkinci turda ise yine tıpkı son UEFA Kupası’nda olduğu gibi ilk UEFA Kupası’nda da efsanevi bir turdan sonra eleniyor Galatasaray. İlk maçı bu kez evinde oynayan Galatasaray, Evren Özyürekli’nin kendi kalesiyle attığı golle 1-0 geriye düşüyor, ardından bir de Evgeniy atınca devreyi 2-0 yenik kapatıyor Galatasaray. 55 ve 57. dakikalarda Şevki ve Gökmen’le gelen iki golle bir anda skor eşitlense de 60. dakikada gelen penaltı golü skoru tekrar deplasman takımı lehine çeviriyor. Kapanış Maksimenkov’un ayağından 82. dakikada gelen golle oluyor ve maçı 4-2 Torpedo Moskova kazanıyor. Güçlü Sovyet takımına deplasmanda 3 gol atması gereken Galatasaray, 3-0’lık mağlubiyetle dönüyor ve ilk UEFA Kupası macerası Dinyeper’de son buluyor.

1964/1965:
KP Legia Warszawa 1 : 0 Galatasaray SK Kupa Galipleri Kupası
Galatasaray SK 1 : 0 KP Legia Warszawa Kupa Galipleri Kupası
KP Legia Warszawa 2 : 1 Galatasaray SK Kupa Galipleri Kupası
1. FC Magdeburg 1 : 1 Galatasaray SK Kupa Galipleri Kupası
Galatasaray SK 1 : 1 1. FC Magdeburg Kupa Galipleri Kupası
1. FC Magdeburg 1 : 1 Galatasaray SK Kupa Galipleri Kupası

Son olarak 1998/99’da düzenlenen, Galatasaraylıların akıllarında ise 1992’de Rotariu’nun Bremen karşısında kara takılan topuyla hatırlanan Kupa Galipleri Kupası’nda Galatasaray ilk kez 1964/65’te mücadele etmiş. İlk turda Doğu Almanya takımı olan Magdeburg’la eşleşen Gündüz Kılıç yönetimindeki Galatasaray, ilk maçında deplasmandan 1-1’lik skorla dönmesine rağmen ikinci maçında bu avantajını değerlendiremeyip içerde de 1-1 berabere kalınca o dönemki statü gereği uzatmalar oynanmıyor ve takımlar Viyana’da bir play-off maçına çıkıyorlar. Magdeburg, Wilfried’in golüyle öne geçse de Galatasaray 82.dakikada Metin Oktay’la skoru eşitliyor ve üçüncü maç da 1-1 sona eriyor ve iş kuraya kalıyor. Şansı yaver giden Galatasaray, ikinci turda Polonya takımı Legia Varşova ile oynama hakkını elde ediyor.

Benzer bir durum ikinci turda da başına geliyor Galatasaray’ın. İlk maçta Varşova’da 2-1 mağlup olan Galatasaray, deplasmanda olduğu gibi içerdeki maçta da takımın golünü atan Metin Oktay’ın golüyle bu sefer 1-0 kazanıyor ve tur yine play-off maçına kalıyor. Bükreş’te oynanan play-off maçını 14. dakikada attığı golle kazanan Legia Varşova turu geçen ekip oluyor.

Maçların detayları macanilari.com‘dan, ayrıca Galatasaraylıların özellikle stad konusundaki çalışmalarıyla tanıdğı Sercan Sevinç’in eski bir derlemesinden de faydalandım. Nostaljik ve uzun yazıları okumayı seven bir millet değiliz, umarım okutabilmişimdir sonuna kadar…

Mart 20, 2009

Şampiyonlar Ligi & UEFA Kupası: Çeyrek Final

Filed under: UEFA Kupası, Şampiyonlar Ligi — pclion @ 3:30 pm

Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupasında kuralar çekildi ben okuldayken, gördüğüm kadarıyla erken final diyebileceğimiz türden bir eşleşme yok. Liverpool-Chelsea ve Barcelona-Bayern eşleşmeleri Şampiyonlar Liginde dikkat çeken eşleşmeler. Arsenal Villareal’i, Manu da Porto’yu rahat geçecektir bana göre, çekişmeler diğer maçlarda yaşanacak. Üç İngilizin yanına Barca-Bayern maçının galibi gelir gibi duruyor yarı finalde. İnşallah Liverpool-Chelsea maçıyla çakışmaz da iki maçı da izleme şansı bulabiliriz.
UEFA Kupası eşleşmelerine ise hala zar zor bakabiliyorum, hele şu eşleşmeleri gördükçe ah be Galatasaray diyesi geliyor insanın. Hamburg City ile eşleşmiş, karşıdan gelen eşleşme ise Bremen-Udinese. Galatasaray kurada olsa tercih edeceğim iki takımdı Bremen-Udinese, final yolu da çok zorlu değildi bence. Son yıllarda UEFA Kupasını almak nispeten kolaylaşmıştı, düzgün bir seriyle eli ayağı düzgün her takım alabilirdi ancak bu sene geçtiğimiz senelere göre daha da kolay bir yol vardı Galatasaray’ın önünde. Aalborg’a elenmek üzere olan City, ligde iyi durumda olmayan bir Bremen, aynı durumdaki Udinese. Kadıköy çok uzakta değildi aslında, olmadı. Neden olmadığı bu yazının konusu değil ama insanın eli gitmiyor başka türlüsünü yazmaya. Diğer dörtlüden ise ben bir Ukrayna takımının geleceğini düşünüyorum finale, özellikle Marsilya’yı geçebilirse Shaktar kupa için favorim…

Mart 19, 2009

Galatasaray 2-3 Hamburg || 10 Yılda Bir Olurdu, Ayda Bir Değil…

Filed under: Galatasaray, UEFA Kupası — pclion @ 9:30 pm

Uzun uzun bir değerlendirme yazamayacağım şu an, yazacak o kadar çok şey olmasına rağmen. Diyeceğim tek şey şudur ki gerçekten ama gerçekten yazık edildi bu yolculuğa. Lincoln’ü tanrılara (!) kurban vermek için Galatasaray’ın bu sezonu, belki de yakın geleceği çöpe atıldı bu akşam. Futbol efsunlu takımlarla, mistik çağrışımlarla oynanan bir oyun değil, bunu anladığımız gün çok şey olacak. İşte bu yüzden Bordeaux maçlarına sırtınızı yaslarsanız başka bir takım gelir, sizin güvendiğiniz geri dönüş tılsımını sizin sahanızda gösterir, turu alır gider. İşte bu yüzden bu takımın Bordeaux maçlarına değil, Benfica ve Berlin deplasmanlarına ihtiyacı var. Belki bir gün, yeniden deneriz, kim bilir…

Galatasaray – Hamburg || Maç Öncesi

Filed under: Galatasaray, UEFA Kupası — pclion @ 2:00 pm

Kimlerin oynacağı az çok belli oldu, büyük bir sürpriz yok. Arda’nın oynayacağı bir süredir belliydi ancak basına sızdırılmamıştı, Hamburg tarafını manipule etme amaçlı beklendi bugüne kadar. Kewell bildiğiniz gibi stoperde oynayacak. Elinden geleni yapacağına şüphemiz yok, umarım şans da yanında olur Kewell’ın. Semih Kaya eğer sezon içinde birkaç maçta süre alabilmiş olsaydı bu tercih konusunda ciddi bir muhalefet edebilirdim ancak şu şartlarda konuşmak yersiz olacak. Michael Skibbe’yi çok az konuda eleştirmişimdir şimdiye kadar ancak Alpaslan, Serkan ve Semih konusundaki anlamsız ısrarının bugüne yansımasının pek hoş olmadığını da söylemek lazım.

Orta saha ise Ayhan, Barış ve Mehmet üçlüsüne emanet. Kanatlardan çok ortayı kapatacak bir üçlü gibi duruyor, Arda serbest oynayıp iki kanatta da açık kovalamaya çalışacak gibi. Milan’ın Şampiyonlar Ligini aldığı kadroya benzetebiliriz aslında bu düzeni. Bekler ne kadar işleyecek, o konuda şüphelerim var yalnız. Volkan Yaman beklediğimden daha iyi durumda, son iki maçtır idare etti en azından. Sabri’nin ne kadar dengesiz bir oyuncu olduğunu söylemeye gerek yok. Onun hakkında bir şeyler öngörebilmek için kahin olmak lazım. Kanadını kapatsın yeter diyorum sadece.

Baros’un dönüşü çok önemli, özellikle Karan-Nonda ikilisinin yaptıklarını gördükçe Baros’un Galatasaray için ne kadar alternatifsiz bir adam olduğunu bizlere gösteriyor. Galatasaray bu sene ligde ve UEFA’da bir yerlere gelecekse bu Milan Baros’un performansına paralel olarak gerçekleşecek, bunda herkes hemfikir herhalde. Sezon sonu sonuç ne olursa olsun, forvet hattı ciddi şekilde elden geçirilmeli. Lincoln dönüyor, onun moral motivasyonu da çok önemli. Trabzonspor maçında yapılan gösteri onu ne kadar etkilemiş göreceğiz. Benim tanıdığım Lincoln’ü bu hareket küstürmekten başka bi şey yapmaz ama bugünkü atmosfer onun bir adım öne çıkmasını sağlayabilir.
Her ne kadar galibiyet için çıkıyoruz sözleriyle sahaya çıkılsa da futbolcuların aklında 0-0 olacaktır, bu kesin. Bu baskının Hamburg tarafını mı yoksa bizimkileri mi olumsuz etkileyeceğini maç esnasında göreceğiz. Maçın özellikle ilk yarım saati iki tarafın birbirini tartmasıyla geçecektir. Hamburg’un saldırgan bir oyun ortaya koyacağını hiç sanmıyorum. Gol bile yeseler bir şekilde karşılık verip oyunu tutmaya çalışacaklar. Özellikle Trochowski’nin eksikliği onlar için çok önemli, bugünkü karşılaşmada büyük olasılıkla oynamayacak Alman milli oyuncu. Bundesliga’yı takip etmeme rağmen itiraf edeyim ki Hamburg hakkında detaylı bir analiz yapacak kadar maçını seyretmişliğim yok. İzlediğim maçlarda da Hamburg oldukça formsuzdu, şampiyonluk yarışı içindeki bir takımı değerlendirebileceğiniz türden maçlar değildi. Galatasaray’ı Kocaelispor karşısında izleyip fikir yürütmekten farksız. Aslında Hamburg deyince benim en çok ilgimi çeken oyuncu Thiago Neves’tir ancak bir türlü rotasyonun içine giremedi sezon başından beri, ilk 11’de çıktığı maç sayısı sadece 3. Bu maçta bir sürpriz olur mu diyecektim ama kadroda yok. Neves değil de Tunay Torun‘u görürüz belki de ilerleyen dakikalarda, belli mi olur!

İlk maç öncesi içerdeki maçın da Hotbird’de açık kanalda olduğunu söylemiştik, ZDF’nin yanında Direct 8’den de izleyebilirsiniz maçı. İyi seyirler…

Mart 13, 2009

UEFA Kupasında Son 8’e Doğru

Filed under: UEFA Kupası — pclion @ 2:45 pm

Dün akşam oynanan maçlarda bariz bir ev sahibi üstünlüğü göze çarpıyor. Genelde ilk maçları içerde oynayan takımlar daha çok zorlanırlar, bu turda işler ev sahiplerinin istediği gibi ilerliyor. Deplasmandan galibiyet çıkaranı bırakın, gol atan takım sayısı bile ikiyle sınırlı; Galatasaray ve Ajax. Ajax’ın da Marsilya’ya 2-1 mağlup olduğunu da unutmayalım. Galatasaray bu anlamda dünün en başarılı deplasman takımı sayılabilir, en azından evindeki maça 0-0 cebinde başlayabilecek tek ekip konumundayız.

Metalist çok konuşulan bir takım oldu ülkemizde son dönemde. Önce Beşiktaş’ı elemesi, sonra Galatasaray’a kupadaki tek mağlubiyetini tattırması bunda önemli bir etken tabii. Kiev’le eşleşmelerinin onlar için kötü bir haber olduğunu söylemiştim Kiev’in tur atlaması sonrası, beklediğim gibi oldu bu anlamda sonuç. İki aynı ülke takımının eşleşmesi platform ne olursa olsun yerel dinamiklerin işleyeceği anlamına gelir. Bunun dışında Metalist’in rakip takımları bozabilmesinin önemli bir nedeni de nasıl bir oyun oynadıkları hakkında rakiplerin tam bir fikir edinememesi kısaca sürpriz faktörüydü. Ancak ne Kiev’e ne Shaktar’a karşı böyle bir avantajınız yok, tabiri caizse içini dışını biliyorlar Metalist’in. Eğer kupada bir Türk takımı daha yoluna devam etseydi (Fenerbahçe, Beşiktaş vs.) onlarla karşılaşmasını istemezdim Galatasaray’ın, bunun gibi düşünebiliriz bunu. Yine de Metalist’in ne yapacağı belli olmaz tabii, büyük konuşmamak lazım.
Bunun dışında Udinese’nin 2-0 gibi net bir skorla aldığı Zenit galibiyeti gibi beklentilerin üzerinde sonuçlar da vardı. Zenit benim gizli favorilerimdendi kupa için, onların bu sürpriz mağlubiyeti -ki goller 86 ve 90’da (penaltı) ile gelmiş- Galatasaray’ın olası rakiplerinden birinin daha elenmenin eşiğinde olduğu anlamına gelebilir.

Sonuçların geneline bakarsak kimlerin tur atlayacağını şimdiden kestirmemiz zor ancak ben tahminlerimi aşağıya işaretledim. Sizin çeyrek finalist tahminlerinizi ise yorum bölümüne alalım.

CSKA 1-0 Shaktar
Kiev 1-0 Metalist
Hamburg 1-1 Galatasaray
Marsilya 2-1 Ajax
PSG 0-0 Braga
Bremen 1-0 St. Ettiene
M.City 2-0 Aalborg
Udinese 2-0 Zenit

Mart 12, 2009

Hamburg 1-1 Galatasaray

Filed under: Galatasaray, UEFA Kupası — pclion @ 8:30 pm
Maç başında 1-1 berabere bitecek deseler baştan kabul ederdim, bu şartlarda eminim bütün Galatasaraylılar da memnundur benim gibi. Kewell’ın stoper oynadığı, maçın ikinci yarısını 10 kişi tamamlamak zorunda kaldığımız bir Avrupa deplasmanından gollü beraberlikle dönmüşken öpüp başımıza koymamız gerek.

Maç öncesi kadro beklentilerini boşa çıkarmadı kaptan, Balta stoper, Volkan Yaman sol bekte başladı. Aslında ilk yarıda beklediğimden iyi işledi sol kanat, hakkını vereyim ancak ikinci yarıda bildiğimiz Volkan sahadaydı. Kırmızıdan sonra yerini daha iyi savunması gerekirken daha çok boşluk verdik o bölgede. Aslına bakarsak sağ kanattan da verdik, stopersiz oynamanın yansımasıydı biraz da bunlar. Emre Aşık atıldıktan sonra insan ister istemez Semih’in oyuna girmesini bekliyor ancak Bülent hoca bunu tercih etmedi, bence Semih’le alacağı riskten çok daha büyüğünü göze aldı bana göre. Sıkça dile getirdiğim gibi bu takımın oyun bilgisi en üst düzey oyuncusu Harry Kewell’dır ama stoper de oynamamalıydı bir zahmet, yok artık.

Emre Aşık’ın atılması sonrası (ki bence kırmızı değildi pozisyon, top çok açılmıştı ve avantaj De Sanctis’teydi.) Lincoln’ü çıkarıp Mehmet Güven’i aldı sahaya kaptan. Lincoln ya da Kewell’dan alacaktı, ben yadırgamadım fazla değişikliği ancak Lincoln’ün tepkisini de fazla abartmamak gerek. Mehmet Güven görevini iyi yaptı, çizgiden çıkardığı top bile yeter. Eğer bu takım UEFA finaline yürüyecekse unutulmayacak anlardan biri olacak kesinlikle. Barış Sami Yen’deki maçta cezalı olacak, Mehmet Güven o maçta büyük ihtimalle 11 çıkacak.

Maç başında kötünün iyisi Nonda demiştik ama kaçırdığı gol de insanı çıldırtacak cinsten. Karan’ın bu takımda tek forvet oynayacak bir oyuncu olmadığını düşünen bana bile “yeter artık, bari Karan girsin.” dedirtti Nonda. Karan son bölümde nispeten daha faydalı oldu takıma, en azından faul de olsa gol vuruşunu becerdi. Ben faul konusunda kararsızım ama muhtemelen doğru karardır, tekrar bir izlemek lazım.

Emre Aşık’ı da kaybettik ama o zamana kadar Emre Güngör dönecektir muhtemelen o zamana kadar. Semih’in ciddi anlamda rotasyonda bu sene için düşünülmediğini görmüş olduk, üstünde daha fazla konuşmaya gerek yok. 0-0’ın cepte olduğu bir iç saha maçı büyük ölçüde tur demek zaten, yeter ki erken bir gol yemeyelim. Avrupada son 8 çok yakın artık, sırada ligdeki iddiamızı belirleyecek olan Trabzonspor maçı var…

Hamburg – Galatasaray || Maç Öncesi

Filed under: Galatasaray, UEFA Kupası — pclion @ 2:40 pm

Büyük maç günü geldi çattı. Meira gitti, gitmedi, Hamburg’da oynuyor mu, Semih mi Balta mı derken erittik günleri, maçın kendisini unuttuk hatta. Yavaş yavaş maçın havasına girsek fena olmayacak.

Kaptan’ın bilindik 4-4-1-1 düzeninden vazgeçeceğini sanmıyorum, Bordeaux maçını kazanan 11’e yakın bir 11 göreceğiz sahada. Burdaki temel soru Meira yokken yapması gereken tercih olacak. Ben kaptanın tercihinin Hakan Balta’yı göbeğe çekmek olacağını düşünüyorum ancak bu hamlenin doğruluğu konusunda ciddi şüphelerim var. Bir kere Hakan Balta’nın stoperde iyi performans göstereceği, Emre Aşık’la uyum sağlayıp sağlayamayacağı en az Semih için olduğu kadar soru işaretidir benim için. Elimizdeki tek veri deplasmandaki Sivasspor maçı ama onda da anormal şartlar geçerli olduğundan doğru dürüst bir izlenim edinme şansımız yok.

Bunun dışında bir de Hakan Balta-Arda Turan uyumunu kaybediyorsunuz. Hakan’ın az çıkması eleştiriliyor ama Hakan kendini tamamen Arda Turan’ın hareketlerine ve onun açıklarını kapatmaya konsantre olmuş bir oyun oynuyor sahada. O içe doğru katettiğinde ve Arda’nın ona pas atacağını düşündüğünde bindirmelerini yapıyor zaten, fırsat geldiğinde net şutlar da çıkarabilen bir oyuncu. Hakan’ı stoper oynatırsanız bütün bu söylediklerimi çöpe atmak durumundasınız. Volkan Yaman bu konuda tam bir saatli bomba, ne yapacağı hiç belli olmaz. Defansif açıdan zayıf olduğu gibi hücumda da aktif bir adam değil, ne yaptığını açıkçası ben kestiremiyorum.

Milan Baros’un yokluğu da bir diğer problem ve bence en az stoper problemi kadar önemli. Elimizde Nonda, Karan ve Yaser var. Bu seçeneklere bakınca en mantıklısı Nonda gibi duruyor ancak bir deplasman maçında kontratak oynamak istiyorsanız doğru tercihin asla Nonda olmaması gerektiğini az çok biliyoruz diğer tecrübelerden. Ümit Karan da savruk oyunu ve mantık sınırlarını zorlayan top kayıplarıyla takımın çıkmasını sağlayabilecek durumda değil. Yaser’in böyle bir maça ne fiziksel ne de mental açıdan hazır olduğunu sanmıyorum, Semih’in oynamasından çok daha büyük bir sürpriz olur benim için. Tercih Nonda olacak gibi.

Maçta 10 bin Galatasaray taraftarı olması bekleniyordu genel olarak ancak bence bu sayı beklenenden de çok olacak. Hamburg’la yarı yarıya tribün görürsek şaşırmamak lazım. Yine de rakama bakarak ev sahibiyiz gibi muhabbetlere girmemek lazım. Akşama maçı Hotbird’den izleyeceğim, taraftar sesiyle maç izlemeyi özledim gerçekten. Ağız ishali olmuş spikerlere maruz kalmadan maç izleyebilecek olmak bile insanı şimdiden rahatlatıyor. Maç sonrası yazısında görüşmek üzere…

UEFA Kupası 4.Tur Haritası

Filed under: Multimedia, UEFA Kupası — pclion @ 9:15 am

Son 16’ya kalan takımların kulüp profillerini hazırlamış bu sefer Bill. İnşallah son 8 haritasında da Galatasaray olur da biz de burda paylaşırız tekrar.

Mart 9, 2009

Galatasaray-Hamburg Maçları Hotbird’de!

Filed under: Galatasaray, Medya, UEFA Kupası — pclion @ 10:15 pm

İki maçın yayın hakkını da D-Smart’ın alması sebebiyle hayıflanıyor büyük bir çoğunluk. İki maçı da İlker Yasin ve Emre Tilev’den dinlemek, üstüne üstlük kahve köşelerinde D-Smart arayan insanları düşününce hak vermemek elde değil tabii. Sizlere nispeten de olsa güzel bir haber verelim. Uydu alıcısı Hotbird’e ayarlı olan arkadaşlar iki maçı da izleyebilme şansına sahip. Perşembe günkü maç ARD’de yayınlanıyor, maçın saati bildiğiniz gibi 19.00. Diğer maç da ZDF’den yayınlanacak. Görüntü ve sunum kalitesi olarak bizim televizyonların kat kat üstünde bir yayın izleyeceğimizi şimdiden söyleyebiliriz, maçı izlerken ağız ishali olmuş spikerler yerine tribün sesini dinlemek isteyen D-Smart sahibi arkadaşlara dahi tavsiye ederim.

Hamburg-Galatasaray maçı dışında Werder Bremen-St. Ettiene maçını da Hotbird’den açık izleme şansına sahipsiniz. Saat 21.00’de hem Direct 8, hem de ZDF’den canlı olarak yayınlanacak bu maç. Galatasaray maçını kaçırırsanız 23.00’de Direct 8’de maçın tekrarı verilecek, bunu da not düşelim. Saatler Türkiye’ye göre elbette. Kanalların frekansları ise şöyle;

Hamburg- Galatasaray:
Kanal: ARD Das Erste (Şifresiz)
Uydu ve TP bilgileri:
13 E (Doğu) Hotbird: 11604 H 27500 5/6
19.2 (Doğu) Astra (1L): 11494 H (Analog)
19.2 (Doğu) Astra (1H); 12110 H 27500 3/4

Galatasaray-Hamburg
Kanal: ZDF (Şifresiz)
Uydu ve TP bilgileri:
13 E (Doğu) Hotbird: 11054 H 27500 5/6
19.2 E (Doğu) Astra (1L); 10964 H (Analog)
19.2 E (Doğu) Astra (1H); 11954 H 27500 (3/4)

Older Posts »

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.